Görsel ya da dokunsal yollarla; aydınlanma, anlama,
bilgiyi artırma, beynin eğitilmesi amacıyla yapılmış olan; resimli, resimsiz,
kauçuk kapak, kâğıt kaplama, jelâtinli, jelâtinsiz türleri olup; içerisinde
önsöz, tanıtım, fihrist bulunan; bilgileri kaydeden, analiz eden, özetleyen,
organize eden aletler...*
Yani Kitaplar! Herkes kendince kitabın ne olduğunu bilir.
Peki, ama aslında kitap nedir? Franz Kafka’ya göre, “Bir kitap, içimizdeki
donmuş denize indirilmiş bir baltadır”. Rusuf Chodte’ye göre ise, “Kitap tek
ölümsüzlüktür”. William Shakespeare’de kitaplar(ın)dan “Kitaplarım bana yetecek
kadar büyük bir krallıktır” diye bahseder. Ama her şeyden önemlisi kitap dosttur.
Bazen en yakın arkadaşın, bazen de tek sırdaşındır.
Bu yılki Oscar ödüllerinde “En İyi Kısa Animasyon”
adaylarının arasından sıyrılıp ödülü kucaklayan “The Fantastic Flying Books of
Mr. Morris Lessmore” filmi de bir adamın kitaplarla olan dostluğunu anlatır.
Kahramanımız bir otelin balkonunda kitaplarıyla mutlu
mesut oturan Bay Morris Lessmore’dur. Aniden çıkan fırtına onu bambaşka bir dünyaya
götürür, ‘Kitapların Sihirli Dünyası’na. Burada kitaplar onu anlayabilir, dans
edebilir, piyano çalabilir ve en önemlisi uçabilirler! Çünkü ‘Kitapların
Sihirli Dünyası’nda hiçbir sınır yoktur…
Bay Morris Lessmore, kitapların dünyasına ilk geldiğinde
her şeyin renksiz olduğunu görüyoruz. Buna Bay Morris Lessmore da dâhil. Kelebek
misali uçuşan kitapların ortaya çıkmasıyla birlikte ise etraf aniden renkleniyor.
Tabi Bay Morris Lessmore hariç. Bay Morris Lessmore da ne zaman kitaplar ile
dost oluyorsa işte o zaman renkleniyor. Kitapların bir insan üzerindeki etkisi
sanırım bundan daha iyi bir şekilde anlatılamazdı! William Joyce’un (Meet the
Robinsons filminin uyarlandığı “A Day with Wilbur Robinson” isimli kitabın
yazarı) bunun gibi birçok hoş ayrıntı ile süslediği senaryosu gerçekten de
takdire şayan!
Ayrıca filmin yönetmenleri olan William Joyce ve Brandon
Oldenburg ikilisi deyim yerindeyse “kitap gibi bir film” ortaya koymuşlar.
Nasıl bir kitap okunmayı ve anlaşılmayı bekler ise bu filmde onu okumanızı ve
anlamanızı bekliyor! Bu sebepten olacak ki filmde bir tane bile konuşan adam
(ya da kitap) dolayısıyla bir tane bile replik yok.
Sizden film için 15 dakikanızı ayırmanızı istemeden
önce son bir soru sormak istiyorum. Sizce bir kitabı ne öldürür? Onu tozlu
raflara terk etmek mi? Sayfalarını yırtıp atmak mı? Yoksa onu hiç okumamak mı?
Yazar: Uğur Tatar

0 yorum :
Yorum Gönder