Blogumuzun kurucularından Uğur Tatar tarafından yazılan “Maksat Senaryo Olsun” kitabı, KDY (Kitapyurdu Doğrudan Yayıncılık) tarafından yayınlandı! Bu mütevazı kitapta, Uğur Tatar tarafından yazılan 6 kısa film senaryosu ile tanışacaksınız. Her bir senaryoda bambaşka bir karakterin peşine takılıp bambaşka maceralara yelken açacaksınız. Bazen gerilimin davetkâr ama ürkütücü koridorlarında dolaşacak, bazen de sürprizleri bol bir hikâyenin içinde kaybolacaksınız. Üstelik senaryoları okurken tıpkı bir filmi izler gibi keyif almanızın yanında, senaryo yazmak konusunda da işinize yarar bilgiler elde edeceksiniz. Unutmayın, kitapta senaryoların dışında “sinopsis”, “karakter analizi”, “tretman” ve “çekim senaryosu” örnekleri de sizleri bekliyor. Okurken keyif almanız dileğiyle. Kitabı satın almak için tıklayın...
Çiçeği burnunda bir yönetmenin bir filminden bahsedeceğiz bugün. Bu yazı deneysel bir filmin deneysel bir incelemesi olacak anlayacağınız. Ulaş Işık, Nişantaşı Üniversitesi’nin Radyo, Televizyon ve Sinema bölümünden mezun. Fotoğrafçılık ve felsefe ile ilgileniyor. Fotoğraf ile ilgilenmesi kısa filmlerindeki fotografik kadrajlardan, felsefe ile ilgilenmesi filmlerindeki felsefik sorgulamalardan belli oluyor. Gelelim genç yönetmenin ilk ciddi çalışmam dediği filmine: Endişe.
Cumartesi, Nisan 03, 2021
2010-2019
,
Ayşenur Özdemir
,
Çanakkale 1915
,
Dram
,
Film Eleştirisi
,
Maksat Sinema Olsun
,
Tarihi
,
Turgut Özakman
,
Türkiye
,
Yeşim Sezgin
Çanakkale 1915 filmini ilk kez 2012 yılında Artvin’in Ahmet Hamdi Tanpınar Kültür Merkezi’ndeki sinema salonunda izlemiştim. O zaman ki milli duygularımla oldukça beğenmiştim. Ama bugün doğal olarak filmi izlerken daha farklı okumalar yaptım.
Pazartesi, Mart 22, 2021
Ayşenur Özdemir
,
Çanakkale Arslanları
,
Çanakkale Çocukları
,
Çanakkale: Yolun Sonu
,
Keşif
,
Maksat Sinema Olsun
,
Özel Dosya
,
Sarı Siyah
,
Son Buluşma
,
Türk İşi Dondurma
,
Uğur Tatar
,
Umut Uçan
Çanakkale Zaferi’nin 106. yılı olması vesilesiyle sizler için özel bir dosya hazırlamaya karar verdik. Çanakkale Zaferi’ni ilk kez ele alan filmden günümüze, savaşı farklı yönlerden ele alan 8 filmi sizler için seçtik ve tüm hassasiyetimizle yazdık. Ayrıca dosyaya, savaşa Anzakların gözünden bakan bir televizyon dizisini de eklemeyi ihmal etmedik. Şehitlerimizi rahmet, minnet ve şükranla anıyoruz. İyi okumalar...
Pazartesi, Mart 22, 2021
2010-2019
,
Aksiyon
,
Çanakkale: Yolun Sonu
,
Dram
,
Film Eleştirisi
,
Kemal Uzun
,
Maksat Sinema Olsun
,
Savaş
,
Serdar Akar
,
Türkiye
,
Uğur Tatar
Memleketimizde Çanakkale Zaferi’ni ilk kez ele alan “Çanakkale Arslanları” (1964) filminden neredeyse yarım asır sonra Çanakkale ruhu sinemamızda tekrar gündeme geldi diyebiliriz. Can Dündar’ın 2008 yılında çektiği “Mustafa”nın Atatürk filmlerinin yolunu açması gibi, Sinan Çetin’in çok tartışmalı filmi “Çanakkale Çocukları” (2012) da bir anlamda Çanakkale ruhunun fitilini ateşledi ve Çanakkale’deki zaferimizi konu edinen filmler peşi sıra gelmeye başladı. Milenyum sonrasında -belgesel dışında- çekilen Çanakkale filmlerinin üçüncüsü olarak görücüye çıkan “Çanakkale: Yolun Sonu” (2013), savaş filmlerinin vazgeçilmez unsuru olan “keskin nişancı”yı merkezine yerleştirerek gerilim dozunu tırmandırmaya çalışırken, bir yandan da stereotipler üzerinden Türk askerinin kahramanlığını gözler önüne sermeye uğraşıyor.
Pazar, Mart 21, 2021
2010-2019
,
Dram
,
Film Eleştirisi
,
Levent Akçay
,
Maksat Sinema Olsun
,
Sarı Siyah
,
Savaş
,
Tarihi
,
Türkiye
,
Umut Uçan
Çanakkale Harbi’yle alakalı filmlerimizden biri olan “Sarı Siyah”, türün belki de en başarısız filmlerinden biri olabilir. Sadece Çanakkale filmleri ya da savaş filmleri değil, Türk filmleri arasında en kötü filmler listesine en ön sırada girmeye aday bir film. Gelin bu film niçin kötü, biraz buna bakalım.
Pazar, Mart 21, 2021
2010-2019
,
Dabbe
,
Dabbe: Bir Cin Vakası
,
Film Eleştirisi
,
Hasan Karacadağ
,
Korku
,
Maksat Sinema Olsun
,
Türkiye
,
Uğur Tatar
Hasan Karacadağ’ın temcit pilavı misali önümüze sürdüğü Dabbe serisinin üçüncü halkası olan “Dabbe: Bir Cin Vakası” (2012), serinin filmler arasındaki organik bağını kopartan ilk basamak oluyor. Dabbe denince akla ilk gelen şey olan “internet”i tamamen rafa kaldıran hikaye, dönemin popüler filmlerine öykünerek farklı bir üslup da benimseyince işler iyice sarpa sarıyor. Found footage denilen buluntu filmler güruhuna dahil edebileceğimiz yepyeni ama aynı zamanda eski püskü bir örnek sunan film, atalarımızın deyimiyle eski hayratı da berbat ediyor ve seleflerini hayırla anmamıza sebebiyet veriyor.
Sinema salonları hayatın keşmekeşinden uzaklaştığımız, hayaller diyarında yolculuğa çıktığımız modern düş şatolarıdır. Şatolarıydı... O şatolar derebeylerin tarih sahnesinden yok olması gibi topla tüfekle değil ama iş makinaları, greyderlerle tarih sahnesinden bir bir kayboldu gitti. 5 sinema yazarının şimdi mazide kalmış sinema salonları hakkındaki önemli anılarıyla sizleri baş başa bırakıyoruz. Keyifli okumalar…
Macar sinemasıyla tanışmam üniversite dönemimde hocamızın ödev olarak verdiği György Palfi’nin “Hukkle” filmiyle olmuştu. Ayrıksı kurgusu ve başarılı ses kuşağıyla filmi etkileyici bulmuştum. Daha sonrasında yönetmenin “Final Cut: Ladies and Gentlemen” ve “Taxidermia” filmlerini izlemiş, yeni projelerini bekler olmuştum. Hatta hiç unutmam 2018 yılında yönetmen İzmir’e gelmişti ve gidemediğim için çok üzülmüştüm. Sonrasında aynı hocamız sınavda sorumlu olduğumuz filmi açıklamıştı: “Satantango”. Bela Tarr sineması ile tanışmam da acılı ve zahmetli olacaktı. Yedi buçuk saatlik filmi izlerken işkence çektiğimi hatırlıyorum. Ne yalan söyliyeyim henüz hazır değildim belki de. Lemis Yayınları, Bela Tarr sinemasına giriş mahiyetinde filozof Jacques Ranciere’in yazdığı “Bela Tarr, Ertesi Zaman” kitabını yayınlayarak izleyicilerin Macar yönetmenin vizyonunu daha iyi kavrayabilmeleri adına önemli bir işe imza atıyor…
Pazartesi, Mart 08, 2021
ABD
,
Aksiyon
,
Av 2
,
Bilim-Kurgu
,
Danny Glover
,
Film Eleştirisi
,
Korku
,
Maksat Sinema Olsun
,
Predator
,
Predator 2
,
Stephen Hopkins
,
Umut Uçan
İlk filmde Dutch önderliğindeki özel bir timi Latin Amerika ormanlarında dize getirip işi kedi fare oyununa döndüren “Yautja” ırkından olan Predator’ün bireysel şovunu izlemiştik. Avcı, bu sefer avını aramaya şehre indi… 1997 yılında çetelerin birbirini amaçsızca katlettiği, her köşe başında ölümün kol gezdiği distopik bir dünyadayız. Bir de bu keşmekeşin içine Predator dalar. Şimdi varın siz düşünün cümbüşü…